Değişim zaman, emek ve çaba gerektiren oldukça zor bir süreçtir. Değişimi anlamak, yönetmek veya hedef kitleyi ona inandırmak için ciddi bir anlamlandırma süreci gereklidir. Değişimi yönetmek oldukça zordur. İlk Çağ felsefesinde evrenin sürekli bir değişim içerisinde olduğunu ileri süren ilk düşünür Efesli Herakleitos evrende durağan hiçbir şeyin olmadığını, her şeyin sürekli bir değişim ve oluş içinde olduğunu ifade ederek, değişimin aslında kaçınılmaz ve yenilikçi olduğunu ifade etmiştir. Aynı ırmakta iki kez yıkanılamayacağını, ikinci yıkanışta aslında yeni bir suyun aktığını ifade etmesi de buna örnek olarak verilebilir.
Değişim kaçınılmazdır. Su akar, akan su da yerine gelen suda farklı sulardır. Su aynı kalsa da ona bakan biz farklıyız. Her saniyesi farklı olan insanın da bakış açısı aynı değildir. Ne ırmak aynı ırmaktır ne de insan aynı insandır. Hepimiz değişir ve başkalaşırız. Hayattaki her saniyenin bir tekrarı yoktur ve değişim her saniye gerçekleşir.
Akıl yürütme yoluyla araştırma ve tartışma ile doğrulara ulaşma yöntemi olarak bilinen diyalektik kavramını da ortaya atan düşünür Herakleitos, karşıtların çatışmasını her şeyin anası olarak ifade etmiştir. Ona göre de her şey zamanla değişir. Evren bir değişim sürecindedir ama gözle görünür değişime yönelik bir algı söz konusu olmayabilir. Her şey zamanla sistemli bir şekilde birbirini etkiler ve birlikte dönüşürler. Karşıtların sonucu olan oluş değişimi yönetir. Değişim zıtlıkları içerisinde barındıran kaçınılmaz bir sonuçtur.
Değişime direnmek, yok saymak Herakleitos’a göre yanılgı ve değişmeyen tek şeyin değişim olduğudur. İnsan aklı evrendeki değişime hem hakim hem de onun bir parçası olduğu için ancak akılla değişim anlamlandırılabilir.
Evrende sürekli bir değişim ve oluş olduğunu ifade eden bir diğer filozof Whitehead’dir. Ona göre; Evrenin akıp geçmekte olduğundan başka bir temel doğru yoktur. Evreni canlı bir oluş olarak değerlendirir ve her şeyin birbirine bağımlı olduğunu ifade eder. Etkileşimle her şey başkalaşır ve değişir.
Değişimin kaçınılmaz olduğunu anlamak ve üzerine düşünmek, farklı çağlarda farklı yorumlara da neden olabilir. Çağımızda bilginin ve etkileşimin her saniye katlanarak arttığı global bir dünyada değişim gerçeği bazen çelişkileri de kendi içerisinde barındırabilir. Modanın veya küresel dünyanın tek tipleştirdiği insan veya kültür yaratması değişimin bazen başkalaşım değil de ‘aynılaşma’ ya da ‘benzeşme’ yaratması tehlikesini de doğurabilir. Aynı yemek kültürü, kıyafet, görüş veya popüler olma çabası yüzünden değişenin sadece ‘zaman’ olduğunu da düşünebiliriz. Bu ayrımı yapmak için değişimi nasıl ele aldığınız çok önemlidir. Değişim kaçınılmazdır ama değişimle ortaya çıkacak olan olgu çok önemlidir. Değişenin evrildiği noktadaki hali oldukça kıymetlidir. Değişim kesinlikle yeni bir olgu yaratmalıdır ve sürekliliği olmalıdır.
İnsanlar değişimden korkmamalıdır. Duranın aslında gerilediği bir evrende, değişimin diyalektiği benimsenmeli, yenilenme kabullenilmelidir. Değişimin kendi içinde barındırdığı ‘yenilenme ruhu’ doğaya da hakimdir. Doğa da her geçen saniye insan da olduğu gibi değişir ve başkalaşır. Bu nedenle değişimin bütünselliği kaçınılmazdır, süreklidir ve her şeydedir.